Mükemmel görünmediğini hissettiğinde ya hep ya hiç kuralını işletir; kendini değersiz, önemsiz, yetersiz, zavallı, kusurlu, hiçbir işe yaramayan ve bir hiç hisseder. Büyüklenmeci benliğin çöktüğü depresif dönemlerinde hipokondriya, ölüm anksiyetesi, paranoid kaygılar yoğunlaşır. Bu duygulanımlar, narsistik bireyin kendini neye karşı savunduğunu açığa çıkarır. Tüm gayreti, ona derin bir ıstırap veren değersizlikle yüklü özbenliğin inkârına yöneliktir.
Mükemmel olmaktaki başarısızlık şiddetli utanç duygularını açığa çıkarır. Nevrotik bireydeki suçluluk duygusuna karşılık narsistik kişinin merkezi duygusu yetersizlik hissine bağlı olarak ortaya çıkan utançtır.
Eleştiriye ve başarısızlığa karşı oldukça hassastırlar. Bu durumda kendilerini incinmiş ve küçük düşmüş hisseder, öfkeyle tepki verirler. Bu kişiler açısından “başarısızlık” rekabet içeren bir ortamda birinci, önde gelen ya da tercih edilen kişi olamamak anlamını taşır. Terapi içinde rekabetlerinin ketlenmesi çoğu kez hatalı bir biçimde oidipal rekabetten kaçınma biçiminde yorumlansa da, dikkatle incelendiğinde, bu ketlenmenin temelde büyüklenmeci benliğin narsistik kırılganlığına karşı bir savunma olduğu anlaşılır (Kernberg, 1975).
Kernbergden alıntılanan yukarıdaki metinde narsistik yapılanmanın eleştiriye karşı aşırı duyarlılığı açıklanıyor. Mükemmellik arzusu derinde yatan, fantezilerde ortaya çıkan bir arzu olabilir. Yüzeyde mükemmellik ile ilgili açık bir arzu, gösteri, ifade bulunmayabilir. Hatta tam tersi kişiliğin tevazu maskesi ardına saklanma ihtiyacı duyduğu durumlar olabilir. Bu hali benliğin kırılganlığını, kırılganlığı tetikleyecek ortamlardan ve kişilerden uzak durma anlamında“sakınma-avoidance” ile açıklayabiliriz.