
Evrim nedir?
Evrim kuramı, doğadaki tüm türlerin, dünyada var olan en erken yaşam formlarından zaman içinde geliştiğine ilişkin bir teoridir. Bu teoriye göre popülasyonun genetik materyalindeki doğal çeşitlilik bazı bireylerin diğerlerinden daha fazla çoğalmasına imkan verir. Böylece jenerasyonlar geliştikçe popülasyonun tüm üyeleri tercih edilen eğilime sahip olma noktasına gelir.
Burada söz konusu edilecek olan biyoloji bilimi temelinde organik evrim sürecidir.
Tarihçe:
Onyedinci yüzyıla kadar dinsel bir doğmaya uygun olarak türlerin bu gün oldukları halleri ile yaratıldıklarına ve değişmeden kalıtıldığına inanılıyordu. Bu görüş eski ahit’te evrenin-dünyanın ve ilk insanın yaratılışını anlatan ’Genesis’ bölümünün adı ile (yaratılış) benimsenmişti.
Psikopos Ussher eski ve yeni ahiti önüne koyarak dünyanın ilk defa ne zaman yaratıldığını hesaplamaya kalktı:
Sonuç ilginçti: Dünya M.Ö. 4040 yılında, Ekim ayının 4′ünde sabah saat 9.00′da yaratılmıştı.
Fosiller
Fosil kelimesi Alman doktor ve maden mühendisi Georgius Agricola’nın 1546 da yayınladığı de”Natura Fossilium” adlı eserinde topraktan çıkarılan nesne anlamında ilk defa kullanılmıştır.
Continue reading →
Bunlarda ilginizi çekebilir:
Posted in Tarih, ateizm, evrim
Tagged Buffon, Cuvier, Darwin, doğa tarihi, doğal seçilim, evrim, fauna, flora, fosil, Hutton, katastrofizm, Lamarc, Leonardo da vinci, Lyell, tortul kaya, Uniformitarianizm, yaratılış, zürafa

Şaman
Din, tarih öncesi ilkel toplumların sahip olduğu sanılan animizm temelli inançlardan başlayarak günümüze değin gelişen ve çeşitlenen versiyonlarıyla insanın doğayla, yakın çevresiyle ilişki kurma biçimlerini yöneten bir kılavuz işlevi gördü. “İnsan üzerinde yaşadığı dünyaya fırlatılmıştır” der Alman filozof Heidegger. Kendisini “dünyaya atılmış” durumda bulan insan gerek varlığının yapısını gerekse dışındaki dünyayı tanımak ve neden burada, bu şekilde varolduğunu anlamak istemiştir. Antik Yunanlılardan itibaren sayısız uygarlık varoluşa yönelik zor sorulara kendi bakış açılarından yanıtlar verdiler. Yaratılış sürecine dair hikayeler hem insanın kendisini bu dünyada nasıl bulduğunu izah ediyor , hem de yaratılışın gayesi ile ilgili açıklamalarla insanın varoluşsal bunaltısına çare oluyordu.
Felsefe bir düşünme biçimi olarak bildiğimiz kadarıyla tarihte ilk defa M.Ö 5. yy da Grekler’de dinden bağımsız hareket etmeye başladı. Filozoflar canlılığın temelini, insanın varoluşunu araştırırken doğaüstü hikayelere, mitlere başvurmamaya karar verdiler. Gözlemleyerek elde ettikleri bilgiyi analitik-eleştirel düşünceye tabi tutarak düzenlediler ve tabiatın, varlıkların temeline dair sağduyuya uygun, akılcı fikirler ileri sürdüler. Bu bakımdan gerçeği arama sürecinde takip ettikleri yöntem günümüz bilim adamlarının izledikleri yönteme yakındı diyebiliriz: Gözlem yapmak, elde edilen bilgileri düzenlemek ve hipotez kurmak. Bilimlerin bu gün sistemli olarak yaptığı, onların ise o zaman imkan bulamadıkları şey ise öne sürdükleri hipotezi ispatlayarak bilgilerinde kesinliğe ulaşamamalarıydı. Bu yüzden felsefe bilime dönüşemedi, spekülatif düzeyde kaldı. Din ise hemen her zaman, insanların merak duygularına yanıt verirken ziyadesiyle “fanteziye ve öykü anlatımına” başvurdu. İnandırıcı olma konusunda özenli değildiler, çevrelerine ise hep eleştiri geçirmez kalın duvarlar örmeye alışmışlardı. Her şeye rağmen, çevrelerindeki insanların varoluş gizemini anlama ve hayatlarına anlam yükleme ihtiyaçları o denli büyüktü ki, kendilerini her zaman sorgusuz sualsiz çevreleyen bir kitle buldular.
Continue reading →
Bunlarda ilginizi çekebilir:
Posted in Bilim, Dr.Can Güngen, Felsefe, Sosyoloji, ateizm, evrim
Tagged animizm, ateizm, din, dine neden inanırız, doğa, evrenin yaratılışı, evrim, laiklik, psikiyatri, psikoloji, şamanizm, tanrı, varoluşçuluk

Lemur
İnsanların bir üyesi olduğu Primat takımı 3.zaman esnasında 55 milyon yıl önce ortaya çıkmaya başladı. 230 kadar türü barındıran bu türün temsilcileri arasında maymunlar gibi çok iyi bilinen türlerin yanı sıra lemur, tarsier, loris gibi çok az tanınan primatlarda bulunur.
Primat takımı evrimsel gelişim çizgilerine uygun olarak onları diğer takımlardan ayıran bazı ortak özelliklere sahiptir.
Ağaçlar üzerinde geçen bir yaşama adapte olabilecek şekilde koku duyusundan çok ziyade görme duyusunun gelişmiş olması,
daldan dala atlamaya uygun yana değil öne doğru bakan gözlere , stereoskopik bir görme alanına;
dallarda salınmaya uygun bedeni taşıyacak kuvvetli ve hareketli omuz eklemlerine, kollara,
pençe yerine küçük nesneleri kavrayıp manipüle edebilecek parmaklara,
vücuda oranla daha büyük bir beyne sahip olmaları ve
sosyal bakımdan kompleks sayılabilecek hayatlar sürdürmeleri başlıca ortak özellikleridir.
Continue reading →
Bunlarda ilginizi çekebilir:
Posted in Bilim, Dr.Can Güngen, Makaleler, evrim
Tagged antropoid, australofit, Australopitekus Afrikanus, Australopithecus, Büyük yarık vadisi, evrim, homo sapiens, insanın evrimi, Lucy, primat, prokonsül, Taung çocuğu
Bunlarda ilginizi çekebilir: